top of page
Ara
  • İlker KALDI

Gündem Üzerine Bir Kaç Söz

Güncelleme tarihi: 15 Tem 2020


Allah, yarattığı her insana, her kuluna, hayatını yönetebilmesi için akıl; tercihlerini yapabilmesi, kararlar alabilmesi için de irade vermiştir. Dolayısıyla insanın gerçek anlamda özgürlüğü, aklını ve iradesini bağımsız olarak kullanabilmesidir. Bu özgürlüğün bedeli ise, aldığımız kararların ve yaptığımız tercihlerin sorumluluğunu üstlenmektir.


İşte bu noktada karşımıza ciddi bir sorun çıkıyor. Hem de ağır sonuçlarını -15 Temmuz'dan bu tarafa- somut olarak yaşadığımız bir sorun: Sebebi ne olursa olsun aklı ve iradeyi başkasına teslim etmek. Yani özgürlükten, yani insan olmaktan vazgeçmek…

Çünkü aklını ve iradesini başkasının emrine, kontrolüne terk edenler artık birer insan değil, onları teslim ettiği kişinin, sistemin, yapının robotlarıdır. Bir robot, asla kendi iradesiyle hareket etmeyeceği için, emrine girdiği kişinin, yapının, sistemin canavarı haline rahatlıkla gelebilir.


Bu aşamada insan aklını ve iradesini teslim almanın en kolay yolu dini kullanmaktır. Dünyanın her yerinde ve tarihin her döneminde –günümüz de dahil- dünyada güç sahibi olmak isteyenlerin maskesi çoğunlukla din olmuştur. Daha doğrusu dini kullanma, amaçlarına alet etme, din sömürüsü olmuştur. Dünyanın hemen her coğrafyası için geçerli olan bu durum, ne yazık ki bizim topraklarımızda kat be kat, misliyle yaşanmıştır, yaşanmaktadır.


İslam, bir hak ve hakikat dinidir. Tek kaynağı ve referans noktası da Kur’an’dır. Kur’an’da ifadesini bulan gerçek İslam bireyi özgürleştiren, hayatını kolaylaştıran, onu akıl ve iradesiyle yaşayan özgür insan yapan bir dindir. Ancak asalak gibi birilerinin üzerinden geçinmek isteyen, güç ve egemenlik şehvetine kapılan bir grup insan, İslam adı altında kendi işlerine gelen bir uyduruk gelenek dini ürettiler. İslam’da olmayan ruhban sınıfı yarattılar. Kur’an’ın aslında çok açık olmadığını, O’nu herkesin anlayamayacağını, sıradan insanların ancak şeyh, mürşid gibi insanlar vasıtasıyla anlayabileceğini üfürdüler. Ve İslam’a özünde olmayan bir yığın (tarikat, şeyh, cemaat, gibi) kavramı sokuşturdular.


Bu uyduruk kavramlar, 15 Temmuz’dan bu tarafa karşı karşıya kaldığımız mikrobun bataklığıdır. Haşhaşilerden başlayın da FETÖ’ye kadar her biri mikrop olan bu varlıklar, tarih boyunca işte bu bataklıktan beslendi, besleniyor. O nedenle bu tür adamlarla ve yapılarla mücadele ederken asıl gözden kaçırılmaması gereken husus budur. FETÖ denilen yapının başındaki adamın ilham kaynağı nedir?


İslam’ı Kur’an çizgisinden saptıran iki ana akımdan ilki, Kur’an dışındaki kaynakları adeta Kur’an’la yarıştırırcasına dine eklemeler yapan sözde mezhepler ve onların alt kolları, ikincisi ise maalesef bazılarımızın hoşgörü, hümanizm kaynağı olarak gördüğü, yerlere göklere koyamadığı tasavvuf akımları ve ondan türeyen yapılanmalardır. Her ikisi de kulun Allah’a ulaşmasına aracılar koyarak, sade ve kolay dine abuk sabuk bir yığın anlaşılması güç ve soyut kavramlar ekleyerek, insanların akıllarını ve iradelerini teslim almakta, sonra da amaçları doğrultusunda bu insanları robotlaştırmaktadır.


Bugün sonuçlarıyla mücadele ettiğimiz FETÖ, IŞİD gibi yapılanmalar da bu durumun birer yansımasından başka bir şey değildir.


108 görüntüleme0 yorum

Son Yazılar

Hepsini Gör
bottom of page