Bizim çocukluğumuzda esnaf, güven duyulan kimseydi. Mahallemizin bakkalı, terzisi,
ayakkabıcısı, yufkacısı, kırtasiyecisi idi. Annemizi, babamızı tanırdı. Bizi korurdu, kollardı. Yanlışımızı görürse azarlar, hafifçe kulağımızı çekerdi. Bayramda elini öpüp harçlık alırdık. Bizim çocukluğumuzda esnaf, yabancıya yardım ederdi, adres sorana yol gösterirdi. Çevrede olup biteni gözlerdi. Sohbeti çekilirdi.
En önemlisi de kimseye zarar vermeden namusuyla para kazanırdı. Başta da söyledim ya! Güvenilir insandı.Esnafın bu özelliği aslında tarihimizin bize bir mirasıdır. Kökleri 13. yüzyıla dayanan “Ahilik” geleneği, bir taraftan esnafın haklarını ve çıkarlarını korurken; öte yandan esnafın belirli bir disiplin içinde çalışmasını ve tüketicilerin haklarını, çıkarlarını titizlikle koruyan bir sistem kurmuştur.
Bu nedenle Anadolu’da esnaflık, belirli gelenekleri olan ve toplum içinde önemli bir uğraş alanıdır.
Herkesin meslek ahlakı ilkeleriyle çalıştığı o dönemlerde bir zanaatkarın yaptığı işte ihmal veya hileye sapması nadir görülen hadiselerdendir. Çabucak bozulan, yırtılan veya çürüyen mallarda bir hile aranır, bulunursa esnaf teşkilatına şikayetle ilgilisinin cezalandırılması istenirmiş.
Ayakkabı imalatı bu tür şikayetlere açık bir meslektir. Kısa sürede eskiyen ayakkabının kullanım hatası mı, yoksa üretim hatası mı olduğu sık sık tartışma ve şikayet konusu edilmeye başladığı devirlerde, çürük çarık yapılan, çabuk sökülen yahut delinen ayakkabılar dolayısıyla eğer bir imalat hilesi söz konusu ise ilgili usta çağrılır, esnafın ileri gelenleri, huzurunda uyarılır, aldığı ücretin müşteriye iadesi sağlanır, dava konusu olan ayakkabı da kullanılmamak için dama atılırmış.
Bir esnafın yaptığı ayakkabının dama atılması o usta için en büyük ayıp olup meslekteki şeref ve itibarını sıfırlar ve müşterisinin azalmasına yol açarmış. Bu uygulama bütün esnaf teşkilatı için bir genelleme niteliğinde olup birisi hakkında “pabucu dama atıldı” denilmesi artık o meslekten ekmek yemesinin zor olduğuna işaret sayılır, esnafın bu titizlik ile iş görmesi sağlanırmış.
Bu uygulamanın teşkilatın kurucusu Ahi Evran’dan kalma olduğu, daha o zamanlarda da hatalı malzeme üreten zanaatkarın, “Ahi Şeyhi” tarafından meclisten çıkarılıp pabucunun tekke damına atıldığı ve evine yalın ayak gönderildiğine dair rivayetler de vardır.
***
Sonra ne oldu?
Değiştik. Herkes gibi, her şey gibi esnaf da değişti. Kapitalizm adı verilen çürütücü etki esnafı da çürüttü. O eski mahalle bakkalları sizlere ömür. Kunduracı, terzi, yorgancı falan da yok.
Esnaf adı altında kimler faaliyet gösteriyor?
Belediye başkanına ya da belirli partilere yakınlığı olan bir baltaya sap olamamış serserilerin, bu yakınlıklarına dayanarak açtığı büfe tabir edilen yerler esnaflık kabul ediliyor. Oldu mu sana serseri esnaf!
Hayatını tembellikten pinekleyerek geçirdiği için babasının dükkanına mahkum olan, evde kızına, eşine kan kusturup namusculuk taslayan, dükkanının önüne sandalye atıp kendisi gibi adamlarla yoldan geçen kadına, kıza sulanarak bakan, fanteziler kuran adamların işi esnaflık kabul ediliyor. Oldu mu sana sapık esnaf!
Para kazandığı insanları küçümseyen, aşağılayan, velinimetinden yakınan adamlar var bir de. Turistten para kazanır turisti kazıklar, öğrenciden para kazanır öğrenciyi istemez, hafta sonu izine çıkan askerden para kazanır askeri sevmez tiplerdir bunlar. Kazıklamaktan ve dedikodudan başka bir şey bilmezler. Bunların işi esnaflık kabul ediliyor. Oldu mu sana kazıkçıdan, dedikoducudan esnaf!
Güya bir de bunları disipline etmesi gereken esnaf odaları var. Sahte üye kayıtlarıyla, kabadayılıkla, tehditle, menfaat dağıtarak o odaların başına geçen; meslekten, meslek ahlakından zerre anlamayan, yaşadığı şehre, çevreye, insana duyarsız, büyük çoğunluğu “at hırsızı” tipli insanlar. Bütün yaptıkları, görev süreleri boyunca menfaat sağlamak, menfaat dağıtmak.
Sonra da şaşırıyoruz. Neye?
İstanbul’da esnaf palayla insanlara saldırmış.
İzmir’de esnaf Suriyeli sığınmalı çocuğu tokatlamış.
İstanbul’da on tane esnaf, su şişelerini devirdiği için İrlandalı bir turisti dövmeye kalkmış. Bereket adam boksör çıkmış da, esnaf kılıklı on serserinin hakkından tek başına gelmiş.
Bırakın esnaflığı, adam olmayı öğrenememiş, insan olmayı becerememiş kişileri esnaftan saydığımız sürece daha bir çok rezilliği yaşarız. Bu yazıyı yazdığım gün Amasya’nın Suluova İlçesi’nde sadece dört liralık alışveriş yaptığım için bana zorla çay ikram eden esnaf amcaya bu adamlarla aynı sıfatı layık görmek büyük haksızlık…