top of page
Ara
  • İlker KALDI

Ozan Bir Dostum Vardı


“Lambada titreyen alev üşüyor”…

Duymayan, bilmeyen, sevmeyen pek yoktur sanırım bu dizeleri. Musa Eroğlu’nun türküleştirdiği “Mihriban”dan söz ediyorum. Mihriban’ın söz yazarı, ozan Abdürrahim Karakoç’un vefat ettiğini öğrenince, zihnim anılarıma yolculuk yaptı. Kocaman gözlü, kocaman yürekli, kocaman bir adam canlandı gözlerimde. O da ozandı.

Bağlamasının telleri, yüreğinin bir parçasından yapılmıştı sanki. Söylerken adeta yaşardı türküleri. Çünkü yıllar önce birisi O’na “Söylersen yürekten söyle” demişti. Mızrap tele her değdiğinde “aşk adına söylerdi”. O yüzden aşkları hep özeldi. Kendini bıraktığı çukurlarda da, tırmandığı tepelerde de yürekten gözyaşı döktüğü ya da yürekten gülümsediği aşkları oldu. Çünkü “Aşk adına söyle türküleri” demişti birisi O’na.

Ozan bir dostum vardı. Yüreğinin duruluğu, gözlerinin iriliğinde parlardı adeta. Temiz adamdı, saf adamdı, yiğit adamdı. Adamlık, bir insana ancak bu kadar yakışırdı. Dağların esintisiyle denizlerin meltemleri arasında büyümüştü. Bedeni açık göz kentli, ruhu saf bir köylü idi. Doğduğu, büyüdüğü coğrafyanın aşığı idi. O yüzden mızrap tele her değdiğinde “İnsan adına, dağ adına, deniz adına, köyler adına” söylerdi türküleri.

Ozan bir dostum vardı. Şarkının birinde geçen, “eski radyolar gibi çatıya saklanmış aşk” cümlesi var ya. İşte tam da çatıya saklanmış zamanların adamıydı. Çıkarların, ikiyüzlü hesapların, sahte kahramanların karartamadığı bir gönlü vardı. Yüreğinin pırıltısı her yerden seçilirdi. Çünkü O, yürekten söylerdi türküleri. Yürekten söylediği türkülerle ağladığı için, akıttığı gözyaşları gönlünü temizlerdi hep. Ya da neşeli bir türküden aldığı keyifle kocaman gözlerinin kenarları çizgi çizgi kırışır, inci gibi parlardı göz bebekleri.

Ozan bir dostum vardı. Gönlü geniş, yiğit adamdı. Hor görmezdi kimseyi. Herkesin dostuydu. Çünkü, hayatının yıldızı dedesinin O’na ilk öğrettiği şey “insanlık ve vicdan” olmuştu. Onun için de mızrap tele her değdiğinde hep yürekten söylerdi türkülerini. Özellikle “Yemen Türküleri”… “İlle de Yemen Türküleri”… Sonsuz ve çıkarsız sevginin yegane kaynağı olan “Analar adına” söylerdi, Yemen türkülerini.

Ozan bir dostum vardı. Umudu hiç tükenmezdi. Güzelliklerini görürdü dünyanın. İyilik bulurdu davranışlarında insanların. Karanlıkları yüreğinin ışığında eritir, hep umudu kovalardı. Çünkü yıllar önce birisi O’na “Umut adına söyle yavrum” demişti. İnatçıydı. İnandığı gibi yaşardı, kendi doğrularından şaşmazdı. Aklına yatmayan ne, kim varsa bazen açıkça, bazen gizli gizli direnirdi.

Ama ille de “sevda adına” söyledi türkülerini, “Ne varsa soluğunda” yürekten söyledi. Çünkü yıllar önce birisi O’na “Taa yürekten, kaynağından” söyle demişti.

Yapmacıklığı makyaj gibi suratından akanlar gibi değildi. Efeydi çünkü. Oyununu efe gibi oynardı. Net, sert, dürüst. “Mış” gibi değildi, gerçekti. Kıvırmazdı. Mızrabını tele, dizini yere vurduğunda yüreğinden gelirdi çıkan ses.

Ozan bir dostum vardı. Gönlü geniş, yiğit adamdı. Yüreğinin temizliği kocaman gözlerinde parlardı.

Bir tek “zulme karşı” söyleyemedi türkülerini. Belki gücü yetmedi, belki gönlü istemedi. Tıpkı efsanedeki “Pegasus” gibi kanatları belirdi sırtında ve süzüldü gitti.

Ozan bir dostum vardı…


36 görüntüleme0 yorum

Son Yazılar

Hepsini Gör
bottom of page