Kurumlar insan kaynağını geliştirerek kurumsal değişimi ve gelişimi sağlamak, bilgi-beceri eksikliğine dayalı sorunları çözmek, bireyler ise yeni bilgi ve becerilerle donanarak yaşam kalitelerini artırmak için eğitim alıyorlar.
Özellikle kurumların yetişkin eğitiminin öneminin farkına varmaları ve bu durumun sürekliliğini kavramaları sonucunda ülkemizde, pek çok kişi ve kurum eğitim ve danışmanlık hizmeti vermeye başladı. Bunların bir kısmı işlerini gerçekten hakkıyla yerine getirip hizmet verdikleri kişilerde ve kurumlarda gelişime yardımcı oluyorlar. Önemli bir kısmı ise, ne yazık ki kendilerine aktarılan kaynakların havaya uçup gitmesine neden olan sonuçsuz faaliyetlerde bulunuyor.
Bu sonuçsuz eğitim faaliyetleri eğitimin önemi, yararı ve gerekliliği konusunda kafalarda kuşkular yaratıyor. Bu nedenle dev bütçelerle ve cirolarla çalışan birçok kurum, başka sebeplerin yanı sıra biraz da bu nedene dayalı olarak eğitime oldukça az kaynak ayırıyor ya da eğitim hizmetlerini pahalı buluyor.
İşte bu noktada hem bireysel olarak hem de kurum adına eğitim alanların üzerinde en çok durması gereken konulardan birisi, “eğitimin, eğitimcinin ve/veya eğitim kuruluşunun” nasıl seçileceği olmalıdır. Çünkü birbirine benzer nitelikte çok sayıda eğitim firması ve eğitimci, benzer içerikleri farklı koşullarda ve maliyetlerde sunuyorlar. Nitekim bu durum, önünde çok sayıda seçenek bulunan “eğitimi seçecek birimin ya da kişinin” kafasını karıştırıyor.
Şu tespitin yapılması, eğitimlerin seçiminde önemli bir yol gösterici olacaktır: Yetişkin eğitimleri, okul eğitiminden ya da kurum içi eğitimciler tarafından verilen eğitimlerden daha maliyetlidir. Böyle olması da normaldir. Çünkü süreleri kısadır, kısa sürede bilgi ve beceri edinmenin uzun dönemli sonuçları yapılan yatırımı kat kat karşılamaktadır. Değişik konularda bilgi ve deneyim birikimine dayalı özel geliştirmek kolay bir iş değildir. Bir de katılımcı sayısının sınırlı olması maliyetin artmasında önemli etkenlerden birisidir.
Öte yandan eğitimin kurumlara doğrudan maliyeti kadar, eğitime çalışma gününde ve saatinde katılanların eksik çalışma saatlerinden kaynaklanan ayrıca bir maliyeti vardır.
Aslında kurumların ve bireylerin eğitim için ayırdıkları kaynaklar aslında bir maliyet olarak değil, “yatırım” olarak görülmelidir. Ancak eğitime yatırılan kaynakların geri dönüşü somut olarak gözlenmediği, hissedilmediği, belirlenmediği sürece, bu yatırımı yapan bireylerin ve kurumların gözünde eğitim, bir maliyet unsuru olarak görülmeye devam edecektir.
Eğitimlere bütçelerden ayrılan payların giderek artması, eğitim giderlerinin diğer hizmet alımlarına oranla daha pahalı olması, verilecek eğitimlerin ve o eğitimleri verecek kişilerin/firmaların seçimine özel bir önem verilmesini gerektiriyor. Başka bir deyişle ihtiyacı karşılayacak eğitimlerin, doğru kişilerden, doğru firmalardan ve en uygun koşullar ile alınması karşımıza çıkıyor.
Bu noktada eğitim seçiminde göz önüne alınacak hususlar, ölçütler neler olmalıdır?
Bana göre eğitim seçiminde dikkat edilmesi gereken ölçütler şunlar olmalıdır:
Eğitimin içeriği ve süresi
Eğitim firmasının niteliği
Eğiticinin niteliği
Eğitim yöntemi ve dokümantasyon
Eğitim koşulları
Eğitim maliyetleri
Ancak hemen belirtelim ki yukarıdaki ölçütler eğitim seçiminde çok yararlı işlevlere sahip olmakla birlikte, onları tamamlayan şu iki hususu da eğitim seçiminde dikkate almak gerekiyor:
Eğitim seçiminde kriterlerin öncelikleri
Ön araştırmaların eğitim seçimine etkisi
Ayrıntılarına daha sonraki yazılarda değinmek üzere, tüm okuyanlara iyi günler diliyorum.